Tarihte taksiler Taksinin tarihi oldukça eskilere dayanıyor. İlk düzenli taksilerin 1694 yılında İngiltere'de "Hackney Coach Office" (Hazırlayanın Notu: birçeşit atlı araba uygulaması) ile birlikte ortaya çıktığı ileri sürülüyor. Ancak, ilk düzenli taksi seferi olarak 1814 yılında açılan Londra-Birmingham hattı kabul ediliyor. Bu hatta çalışan ilk taksinin de, bugünkü lokomotifleri anımsatan bir buharlı otomobil olduğu söyleniyor
Taksi adı nereden geliyor?
Ne var ki bu iki örneği bugünkü anlamda taksi olarak kabul etmek çok zor. Çağdaş anlamda taksicilik, 1867 yılında Almanya'da ortaya çıktı. Hükümetin mektup ve paketlerini dağıtma işlemini üstlenen Alman Thurn und Taxis aile şirketi, bu işi otomobillerle gerçekleştiriyordu. Şirket daha sonra mektup ve paketlerle birlikte insanları da taşımaya başladı. İnsanları para karşılığı bir yerden başka bir yere götürme işini yapan bu tip otomobillere de, ailenin soyadından hareket edilerek "taxi" adı verildi.
Taksi uygulaması Avrupa’da yaygınlaşıyor 19. yüzyılın sonlarına doğru Almanya'daki bu uygulama giderek tüm Avrupa ülkelerine yayıldı. I. Dünya Savaşı sırasında Fransa'da General Galieni, birliklerini cepheye hızla ulaştırmak için Parisli 700 taksi şoföründen yararlanmıştı. 50'li yıllarda taksicilik o kadar gelişti ki, ünlü Fiat fabrikası sadece bu iş için tarihi "Fiat 600 Multipla" modelini piyasaya sürdü. Sonuçta, bugün dünyanın her yeri, bir yerden diğerine gitmek isteyen insanlarla dolu olduğu için, her köşe başı da onları taşımak isteyen taksilerle dolu...
Dört tekerlekli atsız arabalar İstanbul’da… ve İlk trafik kazası Dört tekerlekli atsız araba ilk kez İstanbul sokaklarında boy göstermeye başladığında saldığı korku ve merakı artık pek hatırlayan yok... Ama 1896'dan 1910 yılına kadar; hiçbir trafik kuralının olmadığı, trafik polisinin bulunmadığı, yayaların yollarda otomobillere rağmen kaygısızca dolaştığı İstanbul'da 14 yıl boyunca hiç trafik kazası olmamıştı, ilk trafik kazası 28 Mart 1910'da gerçekleştiğinde, basın biraz hayretle şöyle yazmıştı: "İstanbul'da bir otomobilin sebebiyet verdiği ilk kaza dün vukua gelmiştir, ilk kazada saray başmabeyincisi Lütfi (Simavi) Bey'in bahçevanı Mustafa, Beşiktaş'ta bir otomobilin sadmesine maruz kalarak ağır şekilde mecruh olmuştur (yaralanmıştır)..," Zamanla İstanbullu otomobillere alıştı, ticari veya özel otomobiller her yerde gündelik hayatın bir parçası oldu. Ama, ABD'de başlayan ve Türkiye dahil birçok ülkeyi etkileyen ekonomik buhran, çoğu iş kolunun yanı sıra taksicileri de günlerce müşteri bekler duruma getirdi. Buhran yıllarında "DOLMUŞÇULUK” fikri nasıl ortaya çıktı? Bu buhran yıllarında, Ermeni ve Musevi vatandaşlarımız, Taksim civarındaki evlerinden Kapalıçarşı'daki iş yerlerine giderlerken gruplar halinde taksi kullanıp ücreti ortaklaşa ödeme usulüyle dolmuşçuluğun öncülüğünü yaptılar.
Dolmuşçuların piri Aşçı Halil: "10 kuruşa bir adam" Gerçek anlamda ticari dolmuşçuluğu meslek haline getiren 'Aşçı Halil" adında bir kişiydi. Aşçı Halil, Cağaloğlu'ndaki lokantasını şoför arkadaşlarının etkisiyle kapatıp şoförlüğe başlamış biriydi. Müşterilerinden gelen tekliflerden esinlenerek, 1931 yılında "10 kuruşa bir adam" sloganıyla Karaköy-Taksim arasında dolmuş usulü çalışmaya başladı. Zaman içinde diğer şoförlerin de uygulamaya başladığı bu adı konulmamış yöntem, yolcular tarafından, bir tramvay parasına aynı yolu itişip kakışmadan gitme olanağı sağladığı için hemen benimsendi.
Belediye: ".... taksi talimatnamesine aykırı olduğundan menedilmiştir." Uygulamayı resmiyete dökmek isteyen 50 şoför adına, 3 Ağustos 1931 günü Belediye'ye başvuran Şoförler Cemiyeti Katibi Necati Bey, "Birbirlerini tanımayan yolcuları adam başı ücret alıp bir semtten diğerine götürmek taksi talimatnamesine aykırı olduğundan menedilmiştir." açıklamasıyla geri çevirdi. Ama dolmuş şoförleri, bu uygulamayı sürdürdüler. Dolmuşçuluk resmen tanınıyor Halktan da rağbet gören dolmuşçuluğun şoförler tarafından ısrarla sürdürülmesi, Belediye'yi, 1954 yılında dolmuşçuları resmen tanımaya ve ilk tarifeyi vermeye zorladı. Bu tarifede ücretler, Sirkeci-Beyazıt 25 kuruşla en ucuz, Kadıköy-Pendik 150 kuruşla en pahalı hatlar olmak üzere belirlenmişti. 1931 de başladığı, 1954 te resmiyete kavuştuğu 23 yıl boyunca, 4832 dolmuş ve 150 hatla yeni bir sektör doğmuştu...
Dolmuş ve taksiler ayrılıyor Dolmuşlarla ilgili olarak Belediye birçok çalışma yapmıştı... 15 Mart 1932'de eski model arabaların müşteri bulamaması bahanesiyle tüm araçların tek tip ve yeşil renkte olmasına karar verildiyse de, bu karar hiçbir zaman uygulanmadı. 6 Kasım 1932'de, plakalara sarı-siyah taksi çizgilerinin konulmasına ve plakalarda taksi-özel ayırımının yapılmasına karar verildi. Taksi şoförü olabilmek de o zamanlar pek kolay değildi. Her ne kadar bugünkü gibi özel trafik kanunları bulunmasa da, şoför adayının iyi niyetli olması, 30 yaşını geçmemesi ve evli olması isteniyordu...
Dolmuşlara tek tip uygulaması Genelde 1945'le 1960 model arası Amerikan arabalarının çalıştığı dolmuş hatlarında, zaman içinde otomobillerin yenilenmeleri zorunluluğu doğdu. Yollarda bozulan otomobiller, hem yolcuyu hem de trafikte sıkışan diğer araç sahiplerini sıkıntıya sokmaya başlamıştı. Bu durumla başa çıkmak için ilk resmi mücadele (aslında ikinci, uygulamaya geçen ilk) İstanbul Vilayet Komisyonu'ndan geldi. 1983 yılının 10. ayında yaptıkları bir toplantıda 7 kişilik strapontenli dolmuş otomobillerine 10 yıl içinde 5 kişilik ticari taksiye dönebilmesi imkanı verilip eskilerinin İstanbul trafiğinden kaldırılması kararlaştırıldı.
İsveç Volvo Limuzinleri denemesi Komisyonun bu konudaki ilk çalışması, eski otomobillerin İsveç Volvo firmasının ürünleriyle değişimini sağlamak ve İstanbul'daki taşımacılığı daha modern bir görüntüye kavuşturmak kaygısı taşımaktaydı. İstanbul'a test amaçlı bir Volvo limuzin gönderilmesi sağlanmış, bu araç çeşitli hatlarda ücretsiz olarak hizmet vermişti. Amaç, hurda durumuna gelmiş otomobillerin çeşitli teşviklerle bu limuzinlerle değişimini sağlamaktı. Fakat döviz kurlarındaki düzensizlikler ve özellikle İsveç kronunun hızla değer kazanması bu projenin iptal edilmesine neden oldu.
'Maksi' modeli Limuzin projesinin iptalinden bir süre sonra, bu sefer yerli üretim bir araçla değişim yapılması gündeme geldi. Bu arayış, sonunda Otosan'da üretilen Ford minibüslerinin 7 kişilik yeni 'Maksi' modeli ile son buldu. Maksiler 4 metre 6 santimetre boyunda, 2 metre yüksekliğinde, yüzde 90 yerli üretim araçlardı. 5 ileri bir geri vites, hidrolik direksiyon ve 70 beygir gücündeki dizel motoruyla 100 kilometrede 90 litre mazot yakıyordu. Öte yandan, yıllardır kendilerine hizmet etmiş klasiklerin orijinalliklerini koruyabilen şoförler, Dodge, DeSoto, Chevrolet, Plymouth, Ponthiac gibi markalardan bu otomobillerini yüksek fiyatlarla satabiliyorlar. Eski emektarlarından vazgeçmeyip, onları özel otomobilleri olarak alıkoyan şoför de çok... Ersin Turan
|